15 Aralık 2016 Perşembe

NEDEN MANEVİYAT?


Cem Yılmaz'ın pek meşhur, tv sunucularını tiye almalarından biridir "Neden müzik?" sorusu. Benim de saçma bir şey soracağım zaman bu cümle ağzımdan çıkıverir istemsizce.
"Neden maneviyat?" suali çok saçma gibi görünse de bence bu yolda ilerleyen herkesin bir durup kendine sorması gereken önemli sorulardan biridir. Çünkü bu soruya verilecek dürüstçe bir cevap sarfedilen çabanın, enerjinin hatta paranın ne için sarfedildiğini kişiye hatırlatır ki, kişi yolundan şaşmasın.
Eğer bu soruya cevabınız "cennete gitmek için" ise örneğin, varlığından bile emin olmadığınız bir "mekan" için ekstra çaba ve enerji harcıyor, size verilmiş kıymetli vakti, buradaki güzellikleri görmezden gelerek harcıyorsunuz demektir. "Dünyaya inmek için ruhlar sıra bekliyor" derler. Bu cümleyi her duyduğumda bu değişim ve dönüşüm döneminde dünyada olduğum için ne kadar şanslı olduğuma bir kez daha şükrederim. Dolayısıyla da bu güzel gezegeni es geçerek, bedeni unutarak sırf ruhaniyetle yaşamak yaradana saygısızlıktır kanımca.
Cevabınız "cehenneme gitmemek için" ise durum daha da vahim, yine varlığından bile emin olmadığınız bir "mekan" için insanüstü bir çaba sarfediyor ( günah işlememek bir insan için imkansıza yakındır zira) ve yine bu fiziksel evrende size bahşedilmiş bu harika vakti korku dolu bir şekilde harcıyorsunuz demektir.
Pşişik güçlere sahip olmaksa amacınız, bilin ki kozmik yasalar gereği ruhunuzu arındırmadan bu güçleri aktive edemezsiniz. Güçlerinizi sevgi adına kullanmanız gerekir. Sevgi adına kullanmadığınızda açılmış olsalar bile bir sure sonra yeniden deaktive olurlar. Çünkü bu psişik yetenekler adanmış arınma ve saflaşma süreçlerinin bir sonucudur ve egonun insani hırslarına kurban edilemeyecek kadar kıymetlidir.
Moda diye maneviyata eğiliyor " herkes bundan bahsediyor, uzak kalmayalım şekerim, biz de detoks programlarına dahil olalım, yoga sınıflarına yazılalım" diyorsanız vay halinize. Zaman geçtikçe özünüz ortaya çıkmaya başlayacak, eksik kalmayalım diye başladığınız çalışmalar, yüzleştikçe sizi bir oraya bir buraya savuracaktır.
Bir de aydınlanma niyetiyle maneviyata yönelen bir kesim vardır. Elbette hepimiz tekamül yolunda aydınlanma için bir okuldayız amacımız o. Ancak burada aydınlanmanın manasını ve amacını kaçırmak kuvvetle muhtemeldir. Her açılan eğitime kayıt olmak, her türlü kaynağa ulaşıp, tüm bilgiyi kalbe indirmeden zihinde tutmak da aydınlanmanın vaad ettiği huzur, neşe, coşku ve birlik halinden kişiyi uzaklaştırıp, hırs, bilgi kirliliği ve depresyona sürükler. Çünkü onca çalışmaya rağmen bir arpa yolu yol alınmamakta, hala acı hayatı yönetmektedir. Genelde böyle bir beklentiyle yapılan manevi çalışmalar, yaradana ve sisteme sitem, öfke ve küskünlük olarak sonuçlanır ve kişi en uca, inançsızlık ve iman kaybına sürüklenebilir.
Hiç düşündünüz mü onca din ve öğreti neden insanlığa sunulmuş diye? Kontrol amacıyla insanlık üzerinde baskı kurup, savaşlara, ayrılığa sürükleyen insan yaratımı dinlerden bahsetmiyorum. Gerçek ve saf olan inanç ve iman aşılayan kaynaklardan bahsediyorum. Neden bu muhteşem öğretiler insanlığın hizmetine sunuldu? Cevap çok basit aslında: Bu gezegende keyifle, huzurla, aşk ve coşkuyla yaşayabilmenin yollarını göstermek için. Her bir öğreti benzerlikler göstererek iç huzura, zihinin ( egonun, şeytanın vs) oyunlarının farkına vardırıp, sevgiye ve paylaşıma yönlendirir takipçilerini.
Vaad ettikleri "cennet" dünya dışında bir yer değildir. Ruh zaten dünya dışındaki "cennet katlarından" dünyaya. dualitenin, acının, korkunun var olduğu bir gezegende "sevgiyi" deneyimlemeye, herşeyle bir olduğunu HATIRLAMAYA gelmiştir. Neden dünya dışında bir cennet vaad edilsin kendisine? Hatırlamaya diyorum çünkü özbenimiz, ruhumuz zaten olduğu haliyle mükemmel ve yaradanın bir parçasıdır. Olmadığı bir şekilde "insan" kılığında bir oyun oynar bu gezegende ki kendine ait olmayan maskelerden bir bir soyunarak kim olduğunu hatırlasın.
Bu durumda bahsi geçen "cehennem" zihin oyunlarına gelip, acılar içerisinde kıvrandığımız anlardır. İnsanoğlu bu dünyada cennetler ve cehennemler arasında geçişler yaparak hayatını idame ettirmeye çalışır. İşte bu kadim ve kutsal öğretiler insanlığa kim olduğunu hatırlatmak, kendi cehennemlerinden çıkıp, cennetlerine nasıl adım atacaklarını göstermek için varlardır. Bu demek oluyor ki bize gösterilen teknikler ( namaz, oruç, meditasyon, sema, dua, zikir vs.) bizim dışımızdaki ceza veren bir Tanrıyı memnun etmek için yaratılmış çalışmalar değil bilakis ihtiyaç duyduğumuz nur ışığının içimizde artması için geliştirilmiş alet çantalarıdır. Kişi tekniklerden birini düzenli ve adanmış bir şekilde uyguladıkça bilinci açılacak, olaylara daha yüksek bir seviyeden bakmaya başlayacak, içi sevgiyle dolduğundan sevgi ve bilgelik dolu kararlar verecek ve dolayısıyla da kişisel cehenneminden çıkıp cennetini yaratacaktır.
Uzun lafın kısası maneviyata yönelmenin özü daha huzurlu, mutlu, aşk, keyif, neşe dolu bir yaşamı yaratmaktır.
Bazen bahsi geçen bu çalışmalara, alet çantasına, arınmaya, yollara öyle çok adarız ki kendimizi keyifden, mutluluktan, coşkudan koparırız benliğimizi ve yolun kendisine adanırız. Bu yolların bizi asıl çıkarmak istediği iç huzur kapısını unutuveririz. Keyifsiz, neşesizizdir, ancak yaptığımız çalışmalarla, maneviyatımızla gurur duyarız. Hatta spiritüel olanlar ve olmayanlar olarak kendimizi ayırırız diğerlerinden.
Eğer böyle bir noktadaysanız lütfen kendinize şu soruyu sorun: "Neden maneviyat?" :) Cevabınız size neşe vermiyor, bir süredir de depresif ve düşük enerjili hissediyorsanız, doğru yolda olduğunuzu sanırken tali bir yola sapmışsınız demektir. Hemen fark edin ve dümeninizi sevgiye, aşka, coşkuya doğru kırın.
Coşku, aşk, sevinç ve eğlence dolu harika bir hafta diliyorum💕

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder