15 Aralık 2016 Perşembe


E-mistic.com
 sitedindeki bir yazıdan başka birkaç paragraf:
"Bir restorana gidip istediğiniz bir şeyin siparişini verdiğinizde aşçıbaşı hazırlar, garson size getirir. Siparişi siz verirsiniz ama siz hazırlamazsınız. Hazırlayan aşçılar ya da ruhsal enerjidir ama siz de önünüze konulmasını seçersiniz. Siz restorana gidip önünüze getirilmesini istemedikçe konulmaz. Böylece bundan sorumlu olur, bedelini ödersiniz.
Yaşam da böyledir; bir restoran gibidir yaşam. Restoranda nasıl yapıyorsanız hayatta da nasıl sipariş verildiğini öğrenin, sonra da siparişi verdiğiniz için önünüze getirileceğine inanın. Bir restorana gittiğinizde mönüdekilerin her biri için tasalanmaz, kendi kendinize bunu hak edip etmediğinizi sormazsınız. Pekala, bazen sorarsınız. Bazen kendinize, “Bunu hak etmiyorum. Fiyatı elli dolar. Bütün verebileceğim yedi dolar” diyebilirsiniz.
Restoranlarda nasıl davrandığınız, hayatta da nasıl hareket edeceğinizin harika bir göstergesidir. Anlaşılması gereken inanılmaz bir öğretidir. Bir restorana gittiğinizde sadece siparişi verir, “İstediğim bu,” der ve geleceğine inanır mısınız, yoksa işi berbat edeceklerinden tasalanır mısınız? Sipariş alınır alınmaz mutfağa giden garsonun peşine düşer, “Ay, taze marulları yoktur herhalde. Soğanları adam gibi sote etmezler şimdi, tanrı bilir istediğim mantarlardan da bulunmaz” mı dersiniz? Hayır. Tıpkı sipariş ettiğiniz gibi sunacaklarına inanır ve işi kendi haline bırakırsınız. Sunulduğunda “Teşekkür ederim” dersiniz. Doğru gelmemişse doğrusunu istersiniz.
Restoranda bir şeyler ısmarlarken gösterdiğiniz ilahi soğukkanlılığa bakın. İşte yaşamda da böyle istemeniz gerekir. Ne istediğiniz konusuna açıklık kazandırın, isteyin ve bırakın olsun. Siparişin alınıp alınmadığını sorgulamak ya da nasıl yerine getirileceğine ilişkin öğütler vermek için Ruhu hattın öbür ucunda tutmayın. Siparişinizi verdiniz. Geleceğine güvenin."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder