15 Aralık 2016 Perşembe

Duygularımızın ve düşüncelerimizin farkında olmak en büyük hazinemizdir. Çünkü yaratımı onlar yapar, kaderimizi onlar belirlerler. Nasıl mı? Birinin yaptığı birşey hoşunuza gitmedi diyelim. Bu yapılan şeyi zihninizde tuttuğunuzda duygu olarak öfkeyi ya da ifade edemiyorsanız kırgınlığı yaratırsınız. Düşünceye takıldığınızda, öfke duygunuz gün boyu devam eder. Tüm odağınız orası olur. Düşündükçe de duygu tetiklenmeyi sürdürür. Birşeye odaklandığınızda tüm dikkatiniz ve enerjiniz oraya yönlendirilir. Tüm odağın toplandığı duygu ve düşünce, bir süre sonra süptil halden çıkıp fiziksel evrende yaratıma girer. Bu ne demek oluyor? Öfke hissettiğinizde ve bunu odağınızla devam ettirdiğinizde, sistem, evren adına her ne diyorsanız öfkeli kişi ve durumları hayatınıza çekecek ve orada öfkeyi tekrar tekrar deneyimlemeniz için hayat sahneleri yaratacaktır. Yine tüm öğretilerin sürekli sürekli altını çizdiği konu budur. Hatta fizikçiler de son yıllarda bu konunun altını defalarca çizmişlerdir. Benzer benzeri çeker. ÇEKİM YASASI. Ne düşünüp, hissedip, odaklanırsan kendini o duygu ve düşünceleri hissettirecek kişi ve olayların içinde bulursun. Bu korkunç bir durum gibi görünse de Allahtan zaman diye birşey var da duygu ve düşünceler yaratıma hemen girmiyor. Gerçi bu durumun güzel yanı da huşu içinde, keyifli ve mutlu hissettiğinizde bu hisler de katlanarak size geri dönecektir.
Günde milyonlarca düşünce aklıma geliyor. Bunları nasıl kontrol edebilirim diyebilirsiniz. Haklısınız! Öncelikle yapmamız gereken ne düşündüğümüzün fakına varmak. Kendinizi sık sık düşünce alemindeyken kontrol edin. Uyumayın! Zihninizi vahşi bir at gibi kendi haline bırakmayın. Budistler bu sürekli düşünceden düşünceye atlayan zihnimize maymun zihin diyorlar. Onu yönetmek için de meditasyon şart. Çünkü odaklanmayı ve farkındalığı arttırıyor ve zihni sakinleştiriyor. Günde beş dakikayla başlayın, çok ciddiyim mucizeler yaratacak.
Bugünkü konum korkulardı benim gerçi nereden nereye geldik. Benim en zor yönettiğim düşünceler korku dolu olanları. Öfkeyi, kıskançlığı, umutsuzluğu bir şekilde sebep sonuç ilişkisiyle az çok sakinleştirebilirken, korkularım tetiklendiğinde panik olmamam ciddi farkındalık ve sukünet gerektiriyor. Keşke fotoğraftaki gibi korkularımızın önüne bir korkuluk koysak da içeri giremeseler (Bu arada fotoğraf @kubilay_dj_f_punto ya aittir çok teşekkür ederim)
Peki yaratımımı korkuyla gerçekleştirmemek, korku dolu sahneleri ve kişileri hayatıma çekmemek için ne yapabilirim? Öncelikle içimde bir rahatsızlık hissettiğimde içime soruyorum ben. Şu an ne hissediyorsun? Korku olduğunu fark ettiğimde nefes almaya başlıyorum. 4 nefeste çekip 8 nefeste bırakıyorum. Bu nefes benim sakinleşmemi sağlıyor. Nefesle duygular birbirine bağlı biliyorsunuz. Panik olduğumuzda örneğin kesik kesik nefesler alırız. Ya da mutlu ve huzurlu olduğumuzda sakin ve derin nefesler alırız. Bu durumda keşfedilen şudur: Duygularımız nefesimize bağlıysa nefes alışverişimizi düzenlersek, duygu durumumuzu değiştirebiliriz. İşte ben de korktuğumda bu yukarıda bahsettiğim nefesi uyguluyorum. Sonra bir aynaya bakıyorum. Heal Your Life ayna çalışmasını hayatıma kattı. Bu anlamda çok mutluyum. Çunkü kendime sevdiğim bir yakınım gibi davranmanın yegane yolu ve kesinlikle çok etkili. Aynaya bakıp diyorum ki: "Banu tatlım korkuyorsun farkındayım. Korkma ben buradayım. Seni çok seviyorum. Seni sakinleştirmek için ne yapabilirim?" Genelde içsel bir cevap geliyor. Gelmese bile bir bitki çayı hazırlıyorum kendime, ya da çıkabiliyorsam parka gidip çıplak ayaklarımı toprağa koyuyorum. Toprak ana beni dinginleştiriyor. Sakinleyip rahatladığımda sebebe bakıyorum. Hakikaten çok korkunç bir durum mu, ya da bu konuyu değiştirebileceğim herhangi bir yöntem var mı onu sorguluyorum. Korku içindeyken bunları yapamam. Panik, doğru düşünmemi engeller. O haldeyken beynimin verdiği tek sinyal kaç kurtul ya da savaştır. İkisi de işime yaramaz.
Uzun sözün kısası meditasyon yapın, duygu ve düşüncelerinizi gün içerisinde sık sık sorgulayın. Ve kendinize mümkün olduğunca çok şu soruyu sormayı ihmal etmeyin: "Bu düşündüğüm şey doğru mu? Emin miyim?" Çünkü çoğu zaman bir düşünceye saplanıp kalıyoruz ve doğruluğundan bile emin değiliz. Diyelim ki sevgilimize ulaşamadık bir süre, hemen terk edildiğimizi düşünüyoruz. Ya da bir hata yaptık, hemen işten kovulacağımıza emin oluyoruz. Panik durumunda sağlıklı düşünemeyiz. Beynimiz kendi yazdığımız senaryodan emin olur, çünkü geçmişi referans olarak kullanır. Geçmişte benzer bir durum olmuşsa yeniden olacağına inanır. Bu nedenle "bu inancımda emin miyim? Bu düşündüğüm şey doğru mu ?"sorusu büyük özgürlüktür. Sorunun bir iyi yanı da saplanıp kaldığımız düşünceyi fiziksel evrende hayata geçirmeden önce bir bariyer oluşturmasıdır. Dedik ya tüm dikkatimiz orada olduğu için istemediğimiz şeyi tekrar tekrar yaratır, sonra da bak ben biliyordum deriz. Takılıp kalındığında, yukarıdaki örneği baz alırsak örneğin patronun işten atması ya da sevgilinin terk etmesi olasıdır.
Atalarımızın "Korktuğun şey başına gelir. Bir şeyi kırk kere söylersen olur. Belayı çağırma" demeleri boşuna değildir.
Korkmayın hemen bu arada. Zaten bu zaman kadar, bu bilgiler bize ulaşana kadar hep korkuyla yarattık, hep belli döngülerde yaşadık. Yabancı olduğumuz bir durum değil yani. Şimdiden sonra arzu ettiğimiz gerçekliği yaratma vaktidir. Hadi meditasyona, duygu ve düşünceleri sorgulamaya ve gün içerisinde hep uyanık olmaya...
Kolay gelsin ve sarılıyorum hepimize❤️

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder